DEVAM: 10- TEVHİD
ÜZERE ÖLEN KİMSENİN KESİNLİKLE CENNETE GİRECEĞİNİN DELİLİ BABI
52 - (31) حدثني
زهير بن حرب.
حدثنا عمر بن
يونس الحنفي. حدثنا
عكرمة بن
عمار. قال
حدثني أبو
كثير قال: حدثني
أبو هريرة؛
قال:
كنا
قعودا حول
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم. معنا
أبو بكر وعمر،
في نفر. فقام
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم من بين
أظهرنا. فأبطأ
علينا. وخشينا
أن يقتطع
دوننا. وفزعنا
فقمنا. فكنت
أول من فزع.
فخرجت أبتغي
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم. حتى
أتيت حائطا
للأنصار لبني
النجار. فدرت
به أجد له
بابا. فلم أجد. فإذا
ربيع يدخل في
جوف حائط من
بئر خارجة
(والربيع
الجدول)
فاحتفزت كما
يحتفز الثعلب.
فدخلت على
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم. فقال"
أبو هريرة؟"
فقلت: نعم. يا
رسول الله.
قال" ما شأنك؟"
قلت: كنت بين
أظهرنا. فقمت
فأبطأت علينا.
فخشينا أن
تقطع دوننا.
ففزعنا. فكنت
أول من فزع.
فأتيت هذا
الحائط.
فاحتفزت كما يحتفز
الثعلب.
وهؤلاء الناس
ورائي. فقال:
"يا أبا
هريرة!"
(وأعطاني
نعليه). قال:
"اذهب بنعلي هاتين.
فمن لقيت من
وراء هذا
الحائط يشهد
أن لا إله إلا
الله. مستيقنا
بها قلبه.
فبشره
بالجنة"
فكان أول من
لقيت عمر.
فقال: ما
هاتان النعلان
يا أبا هريرة!
فقلت: هاتان
نعلا رسول الله
صلى الله عليه
وسلم. بعثني
بهما. من لقيت يشهد
أن لا إله إلا
الله مستيقنا
بها قلبه، بشرته
بالجنة. فضرب
عمر بيده بين
ثديي. فخررت
لأستي. فقال:
ارجع يا أبا
هريرة. فرجعت
إلى رسول الله
صلى الله عليه
وسلم. فأجهشت
بكاء. وركبني
عمر. فإذا هو
على أثرى.
فقال لي رسول
الله عليه
وسلم: "ما لك
يا أبا هريرة؟
" قلت: لقيت
عمر فأخبرته
بالذي بعثتني
به. فضرب بين
ثديي ضربة.
خررت لأستي.
قال: ارجع.
فقال له رسول
الله صلى الله
عليه وسلم: "يا
عمر! ما حملك
على ما فعلت؟"
قال: يا رسول
الله! بأبي
أنت وأمي.
أبعثت أبا
هريرة
بنعليك، من
لقي يشهد أن
لا إله إلا
الله مستيقنا
بها قلبه،
بشره بالجنة؟
قال "نعم" قال:
فلا تفعل. فإني
أخشى أن يتكل
الناس عليها.
فخلهم يعملون.
قال رسول الله
صلى الله عليه
وسلم" فخلهم".
[:-146-:] Bana Zuheyr b. Harb tahdis etti (Dediki): Bize Ömer b. Yunus el-Hanefi
rivayet etti. (Dediki): Bize İkrime b. Ammar rivayet etti. Dediki: Bana Ebu
Kesir tahdis edip dedi ki: Bana Ebu Hureyre tahdis edip
dedi ki:
Rasulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in etrafında oturuyorduk. Bizimle birlikte birkaç kişi ile
Ebu Bekr ve Ömer (r.a.) da vardı. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
derken aramızdan kalktı. Yanımıza dönmesi gecikti. Biz de onun yanında değilken
kendisine bir kötülük yapılmasından korktuk. Bu sebeple korkuya kapılıp,
kalktık. Korkuya ilk kapılan kişi ben olmuştum. Derhal çıkıp Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i aradım. Nihayet Ensar'dan Neccar oğullarına ait
bir bahçeye vardım. O bahçenin bir kapısını bulurmuyum diye etrafını dolaştım,
bulamadım. Derken suyu taşıp kaynayan bir kuyudan gelen bir akarsuyun bir
kolunun içeri girdiğini gördüm. -Kol cetvel, küçük kanal demektir.- Ben de
tilkinin kendisini büzüp topladığı gibi büzüldüm ve Rasulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem)'in yanına girdim. Allah Rasulü:
"Ebu Hureyre
mi" buyurdu. Ben, evet ey Allah'ın Rasulü dedim. O: "Neden
geldin" buyurdu. Ben: Aramızda idin sonra kalkıp gittin ve yanımıza
dönmeyip geciktin. Biz de sana bir kötülük yapılmasından korktuk, bundan dolayı
korkuya kapıldık. Ben de o korkuyla hareket edenlerin ilki oldum. Bu bahçeye
geldim ve tilkinin büzüldüğü gibi büzüldüm. İşte insanlar da arkamdan
geliyorlar, dedim ..
Allah Rasulü: "Ey
Ebu Hureyre" dedi ve bana ayakkabılarını verdi. Sonra da: "Şu
ayakkabılarımı al git, bu duvarın gerisinde Allah'tan başka ilah olmadığına,
kalbi ona kesin inanarak şahitlik eder halde kiminle karşılaşırsan ona cenneti
müjdele" buyurdu.
İlk karşılaştığım kişi
Ömer oldu. O: Bu ayakkabılar ne oluyor ey Ebu Hureyre, dedi. Ben: Bunlar Allah
Rasulünün ayakkabılarıdır, onları benimle gönderdi. Kalbinden kesin inanarak
Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur diye şahitlik eden kiminle karşılaşırsam ona
cenneti müjdeleyeceğim, dedim.
(Ebu Hureyre) dedi ki:
Ömer eliyle göğsümün ortasına vurdu. Derhal kıçımın üstüne düştüm ve: Dön ey
Ebu Hureyre, dedi. Ben de Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanına
döndüm. Az kalsın ağlayacaktım. Hemen arkamdan da Ömer geldi. Meğer benim
izimden geliyormuş.
Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) bana: "Neyin var Ebu Hureyre" dedi.
Ben: Ömer ile
karşılaştım. Benimle gönderdiğin haberi ona verince o göğsümün ortasına öyle
bir darbe indirdi ki kıçım üzerine düştüm. Dön dedi, dedim.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) ona: "Ey Ömer, seni bu yaptğznz yapmaya iten nedir"
buyurdu. Ömer: Ey Allah'ın Resulü, babam anam sana feda olsun. Sen gerçekten
Ebu Hureyre ile ayakkabılarını gönderip, kalbinden kesin olarak inanarak
Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığına şahadet getiren kiminle karşılaşırsa onu
cennetle müjdelemesini söyledin mi, dedi.
Allah Resulü:
"Evet" buyurdu. Ömer: Hayır, yapma çünkü ben insanların buna bel
bağlayacaklarından korkuyorum. Onları bırak da amel etsinler, dedi. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'de: "O halde onları bırak" buyurdu.
Bunu yalnız Müslim
tahriç etmiştir; Tuhfetu'I-Eşraf, 14843
AÇIKLAMA: «Telaşa düştük ve hemen kalktık...» Kaadi İyad’ın beyanına
göre feza' kelimesi üç manada kullanılır: a) Korkmak b) Ehemmiyet vermek; şitab etmek; c) Yardımda bulunmak.
Burada
bu manaların üçü de şahindir. Birinci ihtimale göre manaj: «Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in tevkif
edilmiş olmasından korktuk.» İkinciye göre: «Telaşa düştük ve hemen ayağa
kalktık.» üçüncü ihtimale göre : «Telaş ettik ve derhal yardıma kalktık...»
demek olur.
Resulullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in ayakaplarını Hz. Ebu Hüreyre 'ye vermesi, onu
gördüğüne bir alamet olsun ve onun tarafından kendilerine söyleyeceği şeyleri
daha kolay kabul etsinler diyedir.
«...
Kalbi yüzde yüz inanarak «Allah'dan başka hiç bir ilah yoktur» diye şehadet
getiren her kime rast gelirsen onu hemen cennetle müjdele» ifadesinden
murad: «Bu sıfat kimde bulunursa onun
cennetlik olacağını haber ver» demektir. Yoksa Hz. Ebu Hüreyre'ye bu şekilde
iman eden kimseleri bilmesi emredilmemiştir. Çünkü iman kalb işi olduğu için
bunu bilmeye imkan yoktur.
Hadis-i
şerifin bu cümlesi: «İman etmiş olmak için kalple tasdik ve dille ikrar
lazımdır; sadece bunlardan biri kafi değildir» diyen ehl-i hakkın mezhebine
delildir.
Ömer
(R.A.)'ın Hz. Ebu Hüreyre 'nin göğsüne vurması onu yere sermek veya ona eziyet
etmek için değil, söylediği sözden vazgeçirmek içindi. Bu hususta Kaadi Iyaz
ile diğer ulemadan bazıları şunları söylemişlerdir.
«Ömer
(Radiyallahu anh)'ın fiili ve Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e müracaatı,
ona itiraz ile emrini kabul etmemek değildir. Çünkü Resulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)'in Hz. Ebu Hüreyre ile gönderdiği sözde ümmetinin gönlünü
almak ve onlara müjdede bulunmaktan başka bir şey yoktu. Binaenaleyh Ömer
(Raaiyallahu anh) ümmet bu müjdeye güvenerek amel ve ibadeti terk ederler
endişesiyle onun gizlenmesi ve bu gizlenmenin müslümanlar için o peşin müjdeden
daha hayırlı olacağı mutaleasında bulunmuştu. Nitekim fikrini Resulullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e arzedince onun bu fikrini tasvib buyurdular.»